hekimanne gezerken

Floransa'nın ekmekleri neden tuzsuz?

22:14

Böyle yazı başlığı mı olur? Evet olur. Çünkü ekmekler gerçekten tuzsuz, peki neden tuzsuz?


Floransa Toskana'nın başşehri, bir zamanlar kısa sürede olsa tüm İtalya'ya başkentlik yapmış. Henüz İtalya böyle tek ülke değilken, orada site devletleri varken, en güçlü site devleti Pisa'ymış. Floransa savaşçılıkta değil ama sanatta hep bir adım önde olmuş. O çok ünlü Leonardo da Vinci, Michelangelo, Dante Alighieri burada doğup büyümüş, yetişmişler. Zaten şehri çok uzun yıllar Medici ailesi yönetmiş. Güçlerini göstermenin yolunu sanatçıları desteklemekte bulan Mediciler sayesinde bugün şehir bir bütün olarak Unesco'nun dünya mirasları listesinde.

Ama bu bilgi sorumuza cevap olmadı. Ekmeklerin tuzsuzluğuyla Medici'lerin hiç ilgisi yok. Floransa'da Baglioni Hotel'de kaldım. Eski çok çok zenginlerden birisinin eviymiş, sonra ufak tefek değişikliklerle otele döndürülmüş. Tüm duvarları, İkinci Dünya Savaşı başlamadan hemen önce Mussolini zamanında Hitler'in Floransa'ya yaptığı gezinin fotoğraflarıyla dolu. Otelin çatısında bir restoran var, akşam tam gün batarken oturduk, ablam Toskana Vadisi'nin üzümlerinden yapılmış nefis bir şarap ısmarladı, Duomo'nun kubbesi sanki dibimizde gibiydi ve masadaki ekmekler tuzsuzdu.

Duomo bildiğimiz ibadethane. Katedralin ilk yapıldığı zamanki ismi Santa Maria del Fiore. Yapımına 1200 lerin sonunda başlanmış. 1436 da açılmış, yüz elli yılda yapılmış. Hele hele son yirmi yıl sadece kubbesi yapılmış. kubbe inşaatı o zamanların en önemli olaylarından birisiymiş  halk kubbenin karşısında toplanıp, şimdi yıkılacak, işte yıkılıyor diye seyrederlermiş. Bu kadar büyük ve değişik kubbe, üç kez mimar değiştirmiş, çok değişik bir teknikle yapılmış ve günümüze kadar gelmekle kalmamış, dünyanın en çok ziyaret edilen eserlerinden birisi olmuş. Duomo'yu bize bir sanat tarihçi gezdirdi, onlarca özelliği var,burada onları anlatmayacağım, görmeden olmaz, gidin ve görün. Hem de konumuz Duomo değil.

Duomo'nun karşısında sekizgen bir yapı var. Aziz Giovanni Vaftizhanesi. Bu da elli yılda yapılmış ve 1130 da bitmiş. Medici'ler zamanında şehrin vebadan kurtuluşunu kutlamak için vaftizhaneye bir kapı yapılmış, önce heykeltraşlar ve mimarlar için bir yarışma açılmış. Yarışmayı, bir çok ünlü ismi geride bırakan Ghiberti kazanmış. Bronzdan, kaybolan mum tekniğiyle muhteşem bir kapı yapmış. Michelangelo kapıyı görünce, güzelliğinden o kadar etkilenmiş ki ''cennetin kapıları (the gates of paradise)''demiş. Aslı müzede olduğu için, ben prodüksiyonunu gördüm, üç boyutlu gibi derinlik hissi veren, insanlık tarihini anlatan figürlerle dolu bir kapı. Orjinalinin bulunduğu müze kapalıydı, artık kısmet, bir dahaki gidişime. Kapının iki yanında siyah soba borusu gibi çirkin iki sütun var. Pisa'lılar kapıyı o kadar kıskanmışlar ki, yanlarına koysunlar diye iki çirkin sütun yapıp Floransa'ya hediye etmişler, vermeden de daha da çirkin olsun diye yakmışlar. Kapının iki yanında siyah sütunlar da öylece duruyor. Kapının sahtesi bile beni o kadar büyüledi ki, rehber bu sütunları anlatmaya başlamasa onları hiç görmemiştim. Ekmekler neden tuzsuz sorusuna gelince bu sütun işiyle kısmen ilgili bir cevabı var.

Şehrin ortasında Arno Nehri akıyor. Üstünde bir çok köprü var. Bunlardan en ünlüsü Ponte Vecchio. Floransa'yı gezerken bilinmesi gereken İtalyanca kelimeler var. Ponte köprü demek, Meydanlara Piazza veya Piazzale diyorlar. Piazza kare, piazzale büyük kare demek. Bir de palazzo var, bu da saray demek. Mesela Ponte Vecchio, Palazzo Vecchio ile Palazzo Pitti'yi birleştiren köprüymüş. Saraylar Medici ailesinin, iki evleri arasında halka karışmadan gelip gitmek için bu köprüyü yapmışlar. Vecchio Köprüsü'nün üstünde kuyumcular, dondurmacılar, kafeler var. Eğer dondurma alırsanız, bir dondurma beş kişiye yetecek kadar büyük ve hızla eriyor, dikkat edin. Köprüden nehri seyretmek için yapılan pencereler, diğer mimari yapılara hiç uymuyor, zevksiz, basit sanki yapıştırılmış gibi. Meğerse Mussollini, Hitler Floransa'yı ziyarete gelince nehri geniş geniş seyretsin diye orjinal pencereleri yıktırıp, bunları yaptırmış.

Birçok meydan var da, ben üçünü çok beğendim. Piazza della Republica ve Piazzale Michelangelo, Piazza della Signora.....Piazza della Republica eskiden çamurlar içinde bir gecekondu mahallesiymiş, 1800 lerde bir günde yıkılmış, altı bin kişi evsiz kalmış. Bu meydan, Floransa'nın İtalya'nın başkenti olmasını kutlamak için yapılmış. Başkentlik kısa sürmüş ama meydan hala ayakta.  Alanın bir tarafında bir tak var, üstünde pislikten güzelliğe geçiş manasında bir şey yazıyormuş. Meydanın çevresi kafelerle dolu, iki tanesi hakkında bilgim oldu, diğerlerini bilmiyorum. Biz Gilli'de oturduk, çok güzeldi, yalnız servis yavaş, gerçi Avrupa'da her yerde yavaş. Bir de kırmızı gömlek anlamına gelen Giubbe Rosse var, garsonlar kırmızı gömlekli. Vaftizhanenin orjinal kapısına bakmaya gelince burada kahve içeceğim.

Duomo'nun sağından giren yolun diğer ucundaki meydan Piazza della Signora. Müthiş güzel bir meydan. Meydanda onlarca heykel, Neptün Çeşmesi, Belediye Başkanlık binası, çağdaş heykeltraşların eserleri var. Heykellerin çoğu orjinal ve Medici Ailesi'nin gücünü gösteren semboller içeriyor. Piazzale Michelangelo'ya gelince yukarıda ve çok büyük bir meydan, tur otobüsleriyle dolu, çünkü Floransa'ya tepeden bakıyor.

Meydan, saray, nehir, köprü dışında bir de alışveriş var tabii. Sadece iki şey aldım. Mercato Nuova'dan, yani bildiğimiz pazar yeri gibi bir yer, bir tepsi aldım. Tepsim Arno Nehri manzaralı  ama beş yüz yıl öncenin Arno Nehri. İşte bu pazar yerinde bir domuz heykeli var, önce tahtaymış, şimdi bronz. Artık gerçek öyküsü neyse, şans getirdiğine inanılıyor, önce domuzun burnunu okşuyor, sonra bir dilek tutup ağzından bozuk para atıyorsun, para aşağı düşerse dileğin oluyor. Domuzun burnu okşanmaktan sapsarı parlamış, diğer kısımları paslı gibi. Ben burnunu okşadım da para falan atmadım. İkincisi bir parfüm aldım, Duomo'nun yanından ikinci sağ sokağa girince, yolun sağında bir parfümeri var, ismi Acqua dell Elba, Floransa çiçeklerinin kokularıymış ve hayvan deneyleri yapılmadan üretiliyorlarmış

Son yılların öykülerine gelince, 1944 de yani İkinci Dünya Savaşı biterken, Floransa bombalanmış, neyse ki bu tarihi yapılar sağlam kalmış, Arno üstündeki Vecchio hariç tüm köprüler bombalanmış, sadece Vecchio Köprüsü orjinal haliyle kalmış, gerçi onunda pencerelerini Mussollini bozmuş ama yine de çok güzel. Bir facia da 1966 da olmuş, bir yıllık yağmur bir haftada yağmış, baraj taşmasın diye görevli kapakları açınca zift karışımlı sel suları tüm şehri basmış, sular çekilince faciayı görmüşler, tüm tarih zifte bulanmış. Hatta suların yükseldiği yeri işaretlemişler gördük. İtalya'nın dört bir yanından gönüllüler gelmiş, elleriyle tek tek tüm şehri temizlemişler. Bunlara Floransa Melekleri deniyormuş, Yılın belli bir gününde Duoma'da toplanıp şehir için dua ediyorlarmış.

İyi de, bu kadar bilgi verdim, Floransa ekmekleri neden tuzsuz hala söylemedim. İşte nedeni......İtalya Site devletleriyle doluyken, en önemli ticaret tuz ticaretiymiş. Devletlerin ağır abisi de Pisa'ymış, tüm tuzlar onun tekelindeymiş. En çok da Floransa ya gıcık oluyormuş, parası var, tuzu var, savaşçı ordusu var ama sanatçısı yok. Onun için kızdı mı Floransa'ya tuz vermeyi kesiyormuş. O zamanlar tuz en çok ekmek yaparken kullanıldığından Floransa'lılar ekmeklerine tuz koymamaya başlamışlar. Sonra tuz sorunu kalmamış kalmasına da Floransa'lılar tuzsuz ekmek yemeye alışmışlar, bu damak lezzeti taaa günümüze dek gelmiş.. Biz de kaldığımız bir kaç gün o nefis ekmekleri yedik, çok lezzetli çok....

Bİ DE BUNLAR VAR

0 yorum