hekimanne gezerken

Botero'nun gözünden

22:02




Fernando Botero ekspresyonist bir ressam ve heykeltraş. Henüz hayattayken değeri bilinenlerden. Büyük kütleli heykel ve resim yapıyor. yaptığı şeylere tombul ya da şişman denemez, sanki üflenerek şişirilmiş gibiler. Botero Müzesi’ni gezerken, resimden anlayan bir arkadaşım Botero’nun alana ve malzemeye inanılmaz hakimiyeti var dedi. Demek ki yaptığı şeyler teknik olarak böyle açıklanıyor.



Botero demiş ki, gençliğimde yurdumda tanıdığım dünyayı çiziyorum, benim yapmaya çalıştığım şey, çizdiğim her ögeye, en yalın olanına bile derin bir inançtan kaynaklanan bir kişilik verebilmektir.
Çizdiklerine, boyadıklarına, şekil verdiklerine kişilik katmak nasıl da naif bir yaklaşım. 




Beni en çok etkileyen hatta Botero hakkında bir şeyler yazmama neden olan  bir lafı var. Söylediği bu cümleyi okudum, dönüp bir daha okudum, içinde bir değil, bin anlam saklı. Demiş ki “Yaşamın belirgin bir anlamı olmaksızın sürüp gittiği yerlerde bile, insanların eylemlerinde, bitmek tükenmek bilmeyen bir dirim vardır”





Botero’yu yazarken, kimler onun hakkında neler demiş diye de okudum, ekşi sözlükte ilginç bir yoruma rastladım. Ekşi sözlük yazarı diyor ki, Botero’nun eserlerindeki insanların deformasyonu, yaşadığı coğrafyanın kurumlarındaki deformasyonu temsil ediyor.

Botero, dünyaca ünlü bir kaç Kolombiyalıdan birisi, hepinizin bildiği diğer ünlü Kolombiyalı Gabriel Garcia Marquez. Marquez’e Kolombiya’da Gabo diyorlar. İşte bizim ünlü Botero, nedense Gabo’yu hiç sevmezmiş. Onu Hemingway taklitçisi olmakla suçluyormuş. Kendisi için de, ben Kolombiyalı sanatçıların en Kolombiyalısıyım diyormuş. Ama heykellerini memleketinde yapmıyor, heykel atölyesi Carrera mermerlerine yakın olmak için İtalya’daymış. 





Heykellerinin ve tablolarının sergilendiği Botero Müzesi’ni Bogota’da gezdim, ürkmedim desem yalan olur. Gördüklerim bende iç ezikliğine benzer bir duygu bıraktı, karakterlerinde yüz ifadesi yok, hani boşluğa bakan, asla göz göze gelemediğiniz insanlar vardır ya, aynı onlar gibi kadınlar, adamlar, çocuklar hatta köpekler çizmiş. Bu da içsel yalnızlık duygusunun betimlenmesiymiş. İçsel olarak yalnız ama yaşama direnen bir hayat. İşte benim içimi ezen meğerse bu sentezmiş.




 Ve son bilgi, Ebu Gureyb’de acı çekenleri de resmetmiş. Ama acıdan para kazanmak istemiyorum diye onları satmıyormuş. 

Bİ DE BUNLAR VAR

0 yorum