hekimanne'den cennetin anahtarı

İmge-Simge-Gerçek belası

15:10

Kendimce şu arzu kıskacından kurtulmanın yollarını arıyorum
İnsanın milyonlarca yıldır evrimleşmesi ortada. Dinler bunu reddetse de ortada. Biyolojik canlının evrimleşmesi elle tutulur bir şey, ruhun evrimleşmesi neyin nesi acaba?
Herkes o kadar doyumsuz ki, o kadar çok mutsuz insan var ki çevrede, içimde, evimde, her yerde. Dört bir yan kavga gürültü, savaş. Parası olmayan mutsuz, olan mutsuz. Satın alan memnun değil, satan memnun değil. Zaman bir kara delik gibi insanları öğütüyor. Kafa yorayım şuna dedim, bir ucundan çözüme yönelik bir şey vardır herhalde. Aslında bu kadar psikiyatr var, araştırmacılar var, psikologlar var, sosyologlar var. Hani kelin merhemi olsa başına sürer vaziyetindeler.
Eğer Lacan doğru söylüyorsa 
İnsanın ruhsal yolculuğunu üç döneme ayıran bir görüş var. Aksi ispatlanamaz, gerçekliği de gösterilemez.  Ben bunu seviyorum. İmgesel, simgesel ve gerçekçi dönem. Lacan böyle buyurmuş, Freud'dan bu yana en tartışmalı psikanalist diyor vikipedi onun için. Lacan'ın  seminer notlarını biraz okumaya çalıştım, çoğunu anlamadım. Anladıklarımdan da kişisel yorum çıkardım. Yanlıştır belki. Bunu da o bilimin insanlarına saygım nedeniyle söylüyorum. İyi niyetliyim yani. Sadece mutluluk reçetesi var mı diye bakınıyorum. Lacan, bilinç dışı dil gibi yapılanmıştır diyor, Dil'in toplumsallığı, kültürü, yasa ve yasakları taşıdığından bahsediyor. 
İmge-simge-Gerçek 
0-3 yaş arası imgesel dönemde bebek için her şey ne kadar güzel ve basit, saf mutluluk ve huzur hali. Anne karşılıksız ve dolaysız olarak tüm arzuları doyuruyor. Lacan o ana dönmek tamamen imkansız diyor. O konuda yapacak bir şey yok.

Acıyı azaltmanın yollarını arayalım o zaman. Ne oluyorsa 3 yaştan sonra başımıza geliyor, simgesel dönem başlıyor, yok Oedipus, yok fallus, falan da filan. Ve Lacan'a göre biyolojik canlıdan insan olmaya doğru bir yolculuk bu. Simgesel dönemde büyüyoruz, gelişiyoruz, okuyoruz, cinsel deneyimler yaşıyoruz....Simgesel dönem anneyle çocuğun arasına giriyor.

Ama o da devrini bitirip ortamı ve insanı gerçekliğe bırakıyor. Buranın tarifi korku filmi gibi. Buraya asla ulaşılamayacak, tamamlanamayacak eksiklik yeri deniyor. Bu süreçte hiç durmadan yeni bir arzu oluşuyor, sahip olunurken arzu özelliği bitiyor ve yeni bir arzu başlıyor. Bilinç dışı arzu bu, biz somutlaştırıyoruz, her birey yaşadığı yere, zamana, kültüre göre somutlaştırıyor. İnsan hep düşlerinin peşinden koşuyor, gerçekleşince de düş olmaktan çıkıyor. Ölünceye kadar bir kısır döngü yani. Ben bu döngüden sıkıldım. Çok sıkıldım. Yineleyeyim, ben psikolojiden anlamam. Kendimce şu arzu kıskacından kurtulmanın yollarını arıyorum. Bir kısmını el yordamı bulmuştum daha önce. Bir kaç çözüm şekli de Lacan'ı okuyunca geldi aklıma.
Bunları yazmayacağım, sorun söyleyeyim.......

Bİ DE BUNLAR VAR

0 yorum