hekimanne'den cennetin anahtarı

Karşıdakinin pozitif enerjisini emmenin nazik yöntemleri

14:52

Yirmiler, otuzlar, kırklar, elliler....enerjinizi fillere kaptırmayın


Bu da ne böyle demeyin. Aynen böyle. Belgesellerde rastgelmişsinizdir, fil ağır adımlarla, gölete doğru yaklaşır, hortumunu suya sokar ve uuuuuupppppsssss. Yani bu sesi uydurdum, suyun seviyesi anında düşer, o derece emer. İşte bazı insanlar, susamış filler gibidir. Nazikçe, ağır adımlarla yaklaşır, kendinize güveninizi, neşenizi, gelecek hayallerinizi, pembe düşlerinizi, derin nefeslerinizi göz açıp kapayıncaya kadar emer giderler.

Bu kişilerle karşılaşır, ayak üstü iki laf edersiniz. Ardından, nedenini anlayamadığınız bir karamsarlık, bir anksiyete hali, deyim yerindeyse derin bir pörsüme yaşarsınız. Bazen nedeni hiç bulamazsınız.  Bazen sosyal ilişki bana iyi gelmiyor diye daha da içe kapanır, güvensizliğinize güvensizlik eklersiniz. Bazen durumu anlar, öyle sert bir savunma zırhı giyersiniz ki, kimse zarar vermek için nüfuz edemez ama siz de o zırhın içinde duygulardan arınmış bir şekilde hapsolursunuz.

Ben bu aşamaların tümünü yaşadım. Fil geldi, emdi gitti. Ardından sersemledim, bana neler oluyor dedim. Sonra kendimi izole ettim, bir köye saklandım. Orada hafif depresif hallerim iyice köklendi, hatta beynim vücuduma artık öl, haydi öl, korkma öl mesajları gönderdi. Sonra kendi bulduğum kişisel gelişme yöntemleriyle bir zırh ördüm, giydim ve şehre döndüm. Fillerin arasında dolanmaya başladım, test ettim. Önceleri bu şekil korunmadan haz duydum, kendimi güvende hissettim. Sonra bizzat kendi inşa ettiğim hapishaneyi farkettim. Fillerin giremeyip, benim de çıkamadığım hapishaneyi.

Önce filleri anlatayım, onların maskeli nazik yöntemlerini, sonra da hapishaneden çıkış ya da kaçış sürecimi. Fillerin suya yaklaşma şekilleri nasıl yavaş adımlarla, dans eder gibi, usul usulsa, gerçek hayattakilerin geliş şekilleri de aynıdır. Canım benim diye yaklaşırlar, hatta sizi ne kadar sevdiğinden, nasıl takdir ettiğinden dem vurup, önceden hazırladıkları vurucu cümlelerini söyler, ardından rahatlamış, susuzluk hislerini gidermiş bir şekilde, görüşelimmm, byyy diye uzaklaşırlar.

Canım benim, ne oldu sana? İşte bu soru karşısında, beyniniz hemen sorar, ne oldu bana? Hem kendinize, hem karşınızdakine yok bir şeyim, iyiyim dersiniz. Karşıdakinin beklediği pas cümlesi tam da budur. Zaten iyi ol arkadaşım, ben başkaları gibi değilim, hep senin iyiliğini isterim. Hoppala bu da nesi, demek ki benim kötülüğümü isteyen birileri var diye düşünürken, yüzünüz de düşmüştür, karşıdaki için tam da uygun ortam oluşmuştur. Aman değmez üzülme ama sen pek iyi görünmüyorsun, bir kan tahlili yaptır istersen derken aynı zamanda sizi süzer, ha bu da güzel ama yeşil sana daha çok yakışıyor der ve gider. Ve gitti. Ardında ne idüğü belirsiz bir sıkıntı sisi bırakarak gitti. Sabah aynaya bakmışsın, gayette iyisin, evet hayatın zorlukları var ama kimin hayatında yok ki? Üstelik yeni aldığın kırmızı kazağı giymişsin. Ama neden hiçbir şey sabah hissettiğin gibi değil anlamazsın.

Bazen insanların yumuşak karınları vardır. Bunun sebebi, eşleri, işleri, çocukları, aileleri, mali durumları, yalnızlıkları, sorumlulukları, zaafları....vs.olabilir. Filler yumuşak karınlara direkt saldırmazlar. Çünkü bilirler ki öyle bir saldırı sonrası artık o adrese bir daha gidemezler. Onlar yumuşak karnın neden yumuşak olduğunu çok iyi bilir çevresinde dolanırlar, punduna getirip öldürücü hamlelerini yaparlar. Bu cümle canımlı, ciğimli, cığımlı fazlasıyla sevgi dolu ve kibar bir cümledir. Sonunda başarılı olduklarından emin bir şekilde üzülme diye sarılırlar ve bir başka su kaynağına doğru yönelirler.

Fillerden bu kadar olumsuz  etkilenmenin en önemli nedeni, toplum tarafından onaylanma isteğidir. Kendimizi sevmenin, saymanın, beğenmenin, onaylamanın anahtarı toplumun elindedir. Fil bunun farkındadır, kapıyı bu anahtarla açar, ne kadar yara kabuğu varsa hepsini kaşır, bazılarını kanatır, o sırada uçup giden olumlu enerjiyi emer, seni öper, gözlerinin ta içine bakarak seni önemsediğini söyler ve gider.

Duvarlarını sağlamlaştırırsın, anahtarı değiştirirsin, ulaşılmaz olursun olmasına da, sen sen değilsindir artık. Özgür değilsindir, merhametli değilsindir, heyecanlı değilsindir, içten değilsindir. Duvarın sıkıcı kalınlığını örtmek için yapay bir neşe ve mübalağalı tavırlar oluşturursun.

Çözüm kendini kayıtsız ve koşulsuz sevmekten başka bir şey değil. Her şeyi bilmek, her kurala uymak, herkesi memnun etmek durumunda değiliz. Toplumun tarif ettiklerini yapmak zorunda da değiliz. Eğer kendi yürüyeceğin yola kendin karar verirsen, toplum artık seni denetleyemez. Hani psikologların üstünde çok durduğu içimizdeki çocuk, içimizdeki ebeveyn, içimizdeki yetişkin var ya, bunların üçünün de sesine kulak verin, bu üçlüyü uyumlu hale getirin diyorlar. İşte bu çok doğru. Fillerin suyu kolayca emiverdiği kişiler maalesef çocuklarını küstürmüş, yetişkin yönlerini geliştirmemiş, neredeyse sadece ebeveyn kısmı var olan kişiler. Yani toplumun parmağında oynattığı, dövdüğü, ezdiği, giderek yok olmasına göz yumduğu kişiler

Filin en küçük bir yaralama girişiminde bile, içimizdeki ebeveyn hemen karşı gücün yanında yer alır. Hemen sormaya başlar. Neden böylesin? Neden beceriksizsin? Neden eksiksin? Neden yetersizsin?Neden çirkinsin? Neden zayıfsın? Neden şişmansın? Neden her aksi şey senin başına geliyor? Neden? Neden?

Dış etkenlerden korunmak için bir zırh oluştururken, maalesef bu iyice güçlenmiş ve palazlanmış ebeveyn içeride kalır. Sonuç derin bir güvensizlik hissi ve suçluluk duygusu. Hatta size hadi öl artık diyebilen bir suçluluk duygusudur.

İşte böyle, içlerindeki ebeveynin hayatlarını zehir ettiği, böylece hayat enerjileri fillere yem olan yirmili ve otuzlu yaşlar çabuk toparlanın, kırklar hadi gayret, çok geç kalmış sayılmazsınız. Elliler, size gelince, eskileri onaracağız diye uğraşmayın, yılan gibi soyun atın o eski kabuğu, hani diyorlar ya hayatınızı alt üst edin, altının daha güzel olduğunu bilin.Ve yirmiler, otuzlar, kırklar, elliler....enerjinizi fillere kaptırmayın.


Tabii  filler kimler ve neden fil olmaya soyunmuşlar? Apayrı bir yazı konusu.....Hekimanne bunu da yazar, takipte kalın.

Bİ DE BUNLAR VAR

2 yorum

  1. nolur şu -de -da'ları ayırın, harika bir yazıyı imla hataları mahvetmesin. sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dil bilgisi kurallarına çok dikkat ederim. Hatta arada kaldığım durumlarda TDK sayfasına bakarım. Bu yazımda da onlarca de ve da var. Uyarınızı dikkate alıp tekrar okudum, dahi anlamına gelen hangisini bitişik yazmışım bulamadım.Yazının içeriğini beğendiğiniz için teşekkür ederim.

      Sil