hekimanne gezerken

Karanlığın kalbi ve dünyaya aşk mektubu

20:08

İnsanoğlu toprağın tuzudur
Karanlık ve aydınlık. Bunların ışık ya da ışıksızlıkla alakası yok. Karanlık, insanın neden olduğu zifir. Aydınlık yine insana dair.



Bir fotoğrafçı var,  Sebastiao Salgado. Şu anda yetmişli yaşlarında, sekiz kardeşin tek erkek çocuğu. Brezilyalı bir çiftçinin çocuğu. Ekonomi okumuş, okurken siyasi öğrenci olaylarına karışmış, ülkesini terk etmiş, sonra tesadüfen fotoğraf işine bulaşmış. Bir gün bir dergide bir kadın fotoğrafı gördüm, bir havayolu dergisiydi. Gözlerim kadının gözlerine takıldı kaldı. Çünkü fotoğraf dile geldi konuşuyordu, kadın bir şey diyor bana, anlamaya çalışıyorum, sanırım yardımımı istiyordu. Öylece bakakaldım, içime sonsuz bir sıkıntı ve hüzün çöktüren, kendimi çaresiz hissettiren bir fotoğraftı. Kim çekmiş diye baktım Sebastiao Salgado'ydu.

Fotoğrafın sihirbazı, fotoğrafın peygamberi diyorlar kendisine. Kitapları, sergileri dünyaca ünlü. Hatta Ara Güler'e bir zamanlar otuz kadar fotoğrafını hediye etmiş, geçen yıllarda bu fotoğraflar İstanbul'da sergilenmiş. O zamanlar keşke bunları bilseydim, keşke görseydim.
Hayatı hakkında bir film var. Toprağın Tuzu-The Salt of the Earth-Le Sel de la Terre. 2014 Fransız yapımı, yönetmeni oğlu Juliano Riberio Salgado.

Kendisi yaptığı işi tarif ederken diyor ki. Kelimeleri, ışık ve gölge ile yazıp çiziyorum. O zaman fotoğrafa takılıp kalmamın nedenini anladım, ışığın ve gölgenin yazdığı kelimeleri farketmiştim.
Salgado, pek çok sosyolojik proje yapmış. Yaşananlar her neyse o bölgelere gitmiş, oralarda yaşamış, onları hissetmiş ve fotoğraflamış. Birkaçı şöyle 1977-1984 Other Americans ( Öteki Amerika), 1980 Fransız sınır tanımayan doktorlar birliği ile L'homme en Detresse/Sahel ( Sahra ızdırap içindeki insan, 2002 çocuk felcinin kökünü kazıma evrensel kampanyası, 1997 Brezilya'da topraklarını geri almaya çalışan köylüler After Terra: Struggle of Landless( Yurtsuzların mücadelesi), 1986-1992 Workers-İşçiler 2000 Migrations and Children( Göçmenler ve Çocuklar)
Sebastiao, bir Unicef temsilcisi, çektiği fotoğrafların çok büyük bir kısmını onlara ve Sınır tanımayan doktorlar birliğine bağışlıyormuş.

Sebastiao diyor ki, Herkes insan fotoğrafı çekebilir, ancak onu tanımıyorsan, hissetmiyorsan, anlamıyorsan bir hayaletin fotoğrafını çekebilirsin, insanın değil.
1993-1998 arasında Exodes-Göç fotoğraflarını çekmiş. İşte değişiminin başlangıcı tam da bu dönem. Özellikle Ruanda'da gördükleri karşısında, fotoğraf makinasını atmış, yere kapanıp katıla katıla ağlamış. Kudurmuş hayvanlarız biz, vahşiyiz diyor. Günde onbeş bin insanın öldüğü coğrafyalarda dolanmış. İnsanlar karıncalar gibi ölüyorlardı diye anlatıyor, türümüz tehlikeli, herkes olanların fotoğraflarını görmeli. Bu dönemi için, karanlığın kalbini gördüm diyor. Bu travmanın ardından uzun süre çalışamamış. Karısıyla beraber çocukluğunun geçtiği, şimdi çölleşen atlantik ormanını tekrar oluşturma süreci var. Bu çölü yeşillendirmeye, İnstituto Terra diyorlar. Altı yüz hektar arazide, iki yüzden fazla çeşit ağaç dikerek kendisini rehabilite etmiş.


Hani gezegenimiz mahvoldu diyoruz ya, halbuki yarısından fazlası hala ilk oluştuğu gündeki gibiymiş. Salgado, insanların neden olduğu acıları fotoğrafladıktan sonra kalbinde kanayan yarayı onarınca, işte bu bozulmayan dünyayı fotoğraflamaya başlamış. Projenin adı Genesis. Bu proje, benim dünyaya aşk mektubum olsun demiş. Sekiz yıl boyunca Sibirya'da, Galapagos'da dolanmış, Nenetleri, Zoe yerlilerini fotoğraflamış. Ben bir kaplumbağa, bir ağaç, bir çakıl taşı kadar doğanın parçasıyım diyor.

Sevgili Salgado, önce karanlığın kalbine ait fotoğraflarına baktım, özellikle Ruanda soykırımı, Hotel Rwanda filmini aklıma getirdi. Kesinlikle seyredilmesi gereken filmlerden birisidir, gerçek bir yaşam öyküsü. Paul Rusesabagina isimli bir Ruanda'lının öyküsü.
Sonra da Genesis ile gönderdiğin aşk mektubunu okudum. Ben de bir kaplumbağa, bir ağaç, bir çakıl taşı kadar bu doğanın parçasıyım.


Bİ DE BUNLAR VAR

0 yorum