hekimanne'den cennetin anahtarı

Toz Kokusu

13:22

Toz kokusunu sevmiyorum. O koku,çocukluğumdan bu yana bende yalnızlık, ayrılık, çaresizlik çağrıştırır. Peki neden?


Gençlik yıllarımda, içime dönüp bakmazdım, daha doğrusu içime bakıp, bu neden böyle, ben neden şöyleyim kısmını bazı işlerden sonraya bırakmıştım. O zamanlar bir kaç iş yerinde çalışıyordum. Resmi işim vardı, muayenehane açmıştım, yeni yeni türeyen tıp merkezlerinden birisinde de belirli saatlerde hasta bakıyordum. Çocuklarım vardı, gündüz saatlerinde işimden, akşam eve dönünce de, derin uykumdan dolayı, içime bakmaya vakit kalmamıştı. Konu o değil ama neden o kadar fazla ve çabuk uyuduğum meselesi de yıllar sonra çözümlendi, gencecik bir psikolog, ''Olmak istemediğiniz yerde saklanmanın en kolay yolu uyumaktır'' deyiverdi. Aynayı suratıma doğru tutuverdi. Yaşlanmaya yüz tutmuş suretime bakıp, hıııı dedim, demek ki öyle, demek ki saklanmışım.

Saklanmadığım, daha doğrusu saklanmaya gerek olmayan ve o kadar fazla çalışmadığım yıllar geldi. İşte o zaman, birden kendimi merak ettim. Bu merak, sevgi, şefkat, teselliyle ve belki  biraz da özürle dolu bir meraktı. Ben yıllarca başka şekilde işleyen bir makinaydım, kendimi yeniden kurmak için bir süre yeni bir anahtar aradım. Bu arayışa bir ilkbaharda başladım. Bunu bilmeden yaptım ama size tavsiyem, yeni başlangıçların doğru mevsimi ilkbahardır. Çevre olanın bitenin üstünü çimenlerle, yoncalarla, papatyalarla örter, dallardaki tomurcuklar önce pembe, sonra beyaz hatta sarı ya da eflatuna dönüp değişimin aslında ne kadar da kolay olduğunu fısıldar. Ben, bir ilkbaharda, toz kokusu benim için neden böyle diye sordum.

Gerçi toz kokusunu kim sever? Benim hissettiğim sevme veya sevmeme değil, o koku içimden bir şeyleri koparıyor, kopan yerler kanıyor, bir süre sonra bu toza, kan kokusu da bulaşıyor. Kendi ayak izlerimden geriye yürüye yürüye, tozun kana bulaştığı yeri buldum.

Burası minicik bir taşra kasabası, İç Ege'de bir yerlerde, ismi önemli değil. Tabii o an için çok önemli de, şimdi anlamsız bir isim. Neyse işte, her kasaba gibi bir kasaba. Her kasabada ne varsa orada da aynısı var. Rengarenk bir şeyler satan bakkallar. Satılanlar çeşitli,  sakız, top, plastik su tasları....vs. ama hepsi rengarenk. Kasaplar, vitrinlerinin camları hep kirli olan kasaplar, tahtanın üzerine dizilmiş kelleler hala gözümün önünde. Onlara bakınca utandığımı hatırlıyorum. Ben yemek istediğim için ölmüş bir göze bakmaktan utandığımı. Sonra erkek berberleri, kapılarının önünde paslı demirlere asılı iğrenç havlularıyla erkek berberleri. O havluların ne renk olduğunu bu gün bile anlamış değilim, ya da o kirin rengiydi. Ben oralardayken çerçi, manifaturacı, tuhafiyeci diye meslek erbapları da vardı. Ege'de içerilere saklanmış bu taşra kasabasında, tüm tuhafiyeciler, çerçiler ve manifaturacılar göbekli erkeklerdi, alçak ve sinsi ses tonuyla konuşurlar, sattıkları parlak yumuşacık kumaşların, envai çeşit düğmelerin, boy boy fermuarların arasından aniden ortaya çıkar, sonra tekrar kaybolurlardı. Bunların dükkanlarında da hafif toz kokusu alırdım. Hafif ürperirdim ama buralardaki toz daha az acıtıcı olmalı ki, derinlerdeki bir mağaradan açık havaya çıkar gibi güneşli yola kendimi attım mı hiç etkisi kalmazdı.

Bu kasabaya gelmeyi sevmezdim ama en çok da geri dönmeyi sevmezdim. Geldiğim yerde ki eksik olan şeyleri tamamlayan bir kasabaydı burası. Ama bu tamamlama canımı acıtırdı. Tamamlama, her zaman can acıtır, çünkü eksik olduğunu en iyi o zaman anlarsın. Bunun hissediliş şekli iç sıkıntısıdır. Benim de bu kasabaya geliş planlarıyla başlayan iç sıkıntım giderek artar, kaldığım sürece gizlendiği yerden kim olduğumu kulağıma fısıldar, ayrılırken o ana kadar tamamlama adına verdiği her şeyi hoyratça koparıp geri alırdı.

İşte toz kokusu tam da buradaydı, tam bu kasabaya geldiğim ve geri döndüğüm yerde. Yani otobüs garajında. Yıllar sonra, garajın depremde yıkıldığını duydum. Rahatladım, orayı yakıp yıkmak istediğim günleri hatırladım. O zamanlar bu istek, sıcak yaşlar olur tozlu yanaklarımdan aşağı süzülürdü. Depremde oranın yerle bir olduğunu duyunca, bitti dedim, seninle hesaplaşmamız bitti.



Bİ DE BUNLAR VAR

0 yorum