hekimanne'den cennetin anahtarı

Yeni bir yıl daha

14:20

Yüz yaşımı görebilirim veya bu yazıyı yayınlamaya bile fırsat bulamayabilirim


Yeni yıla bir kaç gün kaldı. Bugün aralığın yirmi dokuzu. 29.12.2016....Bu tarihi yazarken, anlamı var mı diye düşündüm. Hayır, her hangi bir anlamı yok. Yılın bitip, diğerinin başlamasının da bir anlamı yok. Daha doğrusu özel bir anlamı yok.

Acısıyla, tatlısıyla geçti denir ya, geçip giden yılın acısı çok fazlaydı. Ülkemizde, bölgemizde olan bitenin üzerinde kalın bir sis perdesi var. Bundan yüz yıl sonra, bu dönemin tarihini anlatanlardan, yaşadığım süreci dinlemek isterdim. Bu imkan olsaydı, yani yüz yıl sonraki toplantıya katılma imkanım, hadi yaa dibimizde yaşananları nasıl olmuşta anlamamışız diyeceğimden eminim.

Ben şöyle dönüp, yılları yürüyüp gelmiş, 2017'ye doğru ilerleyen Feray'a bakıyorum. Bu yaşam süresine neler neler sığdı, sığmaya da devam ediyor. Her zaman, yazdıklarımın özünde, yaşanan olumsuzlukların şansımız olduğundan bahsederim. Böylece olumluyu anlayabildiğimizi, değerini bildiğimizi ballandıra ballandıra anlatırım. Acılar bizi büyütüyor, olgunlaştırıyor derim.

Keşke acıyı bire bir yaşamak şart olmasaydı, bir simülasyon programı olsaydı, içine girip, eğitilip çıkabildiğimiz. Kim bilir belki zamanla bu da mümkün olur. Şimdilik o sıkıntıyı yaşamak gerekiyor. Bunu söylüyorum, kendimi buna yürekten inandırmak istiyorum. Yoksa, kendimle hesaplaşmam çok zor olur. Çektiğim onca acıdan kendimi sorumlu tutmak sonumun başlangıcı olur.

2017 ye atmış yaşında giriyorum. İnsanın değerini bilmenin, kendi değerini bilmekten geçtiğini öğrenerek giriyorum. Atmış yılın mucizesi bu bilgi. Bir resmin son parçası olan bilgi. Bir puzzle düşünüyorum. Bir yırtıcı kuş, mesela bir kartal puzzel'ı. Son parçası gözleri olsun. İşte bu son bilgi kartalın gözleri gibi. O son parça olmadan diğer parçalar anlamsız ve işlevsiz.

Kendi değerimi bilmeye başlayınca, bunu yapamadığım uzun yıllarım için hayıflandım, içim kendime acıdı, sık sık keşke dedim, sonra giderek gündemden kalkan keşkelerim, neredeyse hiç kalmadı. Son bilgi, puzzel'ın son parçası pişmanlıkları gölgede bıraktı. Atmış yaşındayım, daha ne kadar yaşarım bilmiyorum, bir ay, bir yıl, on yıl...Yüz yaşımı görebilirim veya bu yazıyı yayınlamaya bile fırsat bulamayabilirim.

İşte tam da bunun için, ömrüm kısaldığı için, ya da en değerli hazineye kavuştuğum için pişmanlıkla kaybedecek vaktim yok. Yeni yıl, 2017  umut yılı olsun istiyorum. Umut etmeyi seviyorum. Bunlar çocukluk ve gençlik umutları gibi değil. İçinde iş, aş, mevki, para, pul, ilişki yok. Barış umut ediyorum gibi klişe bir umut da değil. Barışın umut ederek değil, akılla, üstünde çalışarak, kafa yorarak, fedakarlık ederek ulaşılabilecek bir durum olduğunu biliyorum. Benim umutlarım daha özel.

Yazmayı seviyorum. Konuşur gibi, sarılır gibi, su içer gibi yazmayı. Kendiliğinden başlayıp akıp giden cümlelerle, ihtiyacım olan kelimelerle yazmayı seviyorum. Kelimeleri seçmiyorum, onlar beni seçiyor. Susuzluğumu gideren, açlığımı doyuran, üşümüşlüğümü ısıtan kelimeler beni seçiyor. Ben öylece duruyorum, onların yağmur gibi üstüme yağmalarını şaşırarak, ağlayarak, kahkaha atarak karışık binbir duyguyla seyrediyorum.

Feray 2017'ye böyle giriyor, son parçasını da tamamlamış bir resim gibi. Pişmanlıkları yok, umutları var. Sizin için de aynısını diliyorum. Belki bu yazı biraz önce bahsettiğim bir simülasyon gibidir. Bunu okuyan bir genç olumsuzluğu tatmadan da olumluyu algılayabilir.





Bİ DE BUNLAR VAR

0 yorum