hekimanne'den cennetin anahtarı

Udumbara Konsun Üstünüze

11:26

Sakın yakınma, sorunu tesbit et ve çöz, bunu da eğlenerek yap


Bir efsane var, bir çiçek hakkında, Udumbara Çiçeği mutluluğu yakalayanın üzerine konarmış. Sanskritçe adı, cennetten gelen hayır çiçeği manasına gelen Youtan Poluo. O kadar zor görülüp, tespit edilebiliyormuş ki, onun için de, üç bin yılda bir açıyor deniyor. Yani şu anda bir yerlerde açmış vaziyette de, görmek için biraz uğraş gerek. Üzerimize konmasına gelince, konarım ama mutlu olanın üstüne konarım diyor.

Çok yıllar önceydi, yaklaşık elli yıl kadar önce, belki biraz daha fazla. Size bir anektod anlatayım, dedem pazardan alışveriş edip gelmişti, anneannemde getirilenleri yerleştiriyor. Birden anneannemin sinirlendiğini hatırlıyorum, patlıcanlar beğendiği gibi değilmiş, çürük ya da ezik gibi bir şey. Kalktı, bir elinde patlıcan torbası, bir elinde benim elim, çıkıp manava gittik. Manav özür dileye dileye sebzelerin en güzeliyle değiştirdi, anneanneme bir çay söyledi, bana bir şey içermisin dedi, savaşı kazanmış bir komutan edasıyla gazoz içerim dediğimi hatırlıyorum. Sonra da mis gibi sebzelerimizle güle oynaya döndüğümüzü. İşte o gün, neler öğrenmişim.

Öğrendiğim ne kadar önemliymiş, yıllar sonra anladım, o zaman olayın sadece gazoz kısmıyla ilgilenmiştim. Halbuki hayatımın en önemli derslerinden birisiymiş. Bu konuda bir şeyler yazmaya karar verince, bu derse bir isim koydum. Hayatı şikayet et, hayattan şikayet etme.

Derdin mi var, hakkının yendiğini mi düşünüyorsun, bir şeylerden rahatsız mısın? Adım at, bunu dillendir, çözüm üret, yaz, çiz, derman bul. Ama ağlaşma, ezik ezik kabullenip oturma, çare yok da dert çok diye yakarıp durma.

Çevremde o kadar çok ahvalinden yakınıp duran insan var ki. Genelde hep sömürülen kendileri, masum kendileri, haksızlığa uğratılan kendileri. Engel ol o zaman denince, bin bir tane bahaneleri hazır. Bu kişilerle yaşıyorsanız, aynı çatının altındaysanız vay halinize. Bu kişilerle arkadaşsanız, komşuysanız, akrabaysanız, iş yapıyorsanız vay halinize.

Bu kişilere pesimist deniyor. Genelde, durduk yerde başları ağrır, mideleri ağrır, nefesleri daralır, üşürler, terlerler...vs. Böyle birisiyle tatile, pikniğe, sinemaya, konsere falan gittinizse vay halinize. Her olayın olumsuz yönünü görürler, bardağın boş kısmına takılıp kalmışlardır, dolu kısmına bakmazlar, bakanlara kızarlar, hatta çelme takarlar. Siz olayın pozitif yönlerine dikkat çekmeye kalkarsanız, öfkelenirler, ayılıp bayılıp üstünüze kalırlar. Ki gerçekten vay halinize.

İstekleri bitip tükenmez, kendilerini beğenmezler, saçları ne renkse tam aksini isterler, vücut hatlarından memnun değillerdir, evlerinde, eşyalarında, onda, bunda mutlaka kusur bulurlar. Buldukları kusurları abartırlar, gözyaşlarıyla süsleyip, kusurların kurbanı rolünü oynayıp dururlar, eğer ki bu rolü seyretmeye mecbur bırakılırsanız vay halinize.

Yardım etme isteğinizi sezerlerse, dert edindikleri şeyleri sürekli, uzun uzun cümlelerle, aynı ses tonuyla, sizi göz teması kurmaya zorlayarak tekrar edip dururlar. Araya çözüm önerisiyle girerseniz, ses tonlarını yükseltip, her önerinizi ama ile başlayan bir olumsuz yaklaşımla daha doğamadan öldürürler. Güne başlarken ilk, ya da gün biterken son sohbetinizi onlarla yaptınızsa vay halinize.

Bunlardan doğdunuzsa, bunları doğurdunuzsa, bunlarla evliyseniz, bunlara aşıksanız vay vay vay vay halinize.

Neyse patlıcanlara dönüyorum, onlar karnıyarık oldular. Sakın yakınma, sorunu tesbit et ve çöz, bunu da eğlenerek yap konulu dersimi aldığım akşamın yemeğiydi karnıyarık, pirinç pilavı ve cacık eşliğinde yedik. Sonra park, sonra çay, sonra kahkaha, sonra masal ve uyku. Nurlarda yat anneanneciğim, hayatı öğretenim, verdiğin mutluluk dersleri başımın üstünde. Cennetten udumbara çiçeği gönderebilirsin, omzuma konmasını tembih edebilirsin. Çünkü öğrettiklerin sayesinde çok mutluyum..........

Bİ DE BUNLAR VAR

0 yorum