hekimanne'den cennetin anahtarı

Gılgamış'ın Cosmos yolculuğu

18:32

Bu hayatın anlamı ne ola ki diye defalarca sormuşum kendime. Cevap da vermişim. Her cevabım farklı. Yaşıma göre, bilgime göre, bilgeliğime göre. Üremek için, soyun devamı için demişim, insanlığın yararına üretmek için demişim, mutlu olmak için, mutlu etmek için, sevmek için.....böyle uzar gider, demişim de demişim. Bazen dellenmişim, allah kahretsin bu anlamsız hayatı da demişim. Cevaplarımın hiç birinin yeterli gelmediği bir dönemde , Gılgamış Destanı'nı okuyup, üstüne de Cosmos Belgeseli'ni seyrettim....Seyreyleyin neler buldum.....

Gılgamış ne demiş?


Hayatın anlamı ne? Gılgamış da bu soruyu kendine sormuş. Bundan beş bin yıl kadar önce, Sümer Uygarlığı'nın, Aşağı Mezapotamya bölgesinde, Uruk kentinin bir kralı var, ismi Gılgamış. Uruk, şimdiki Gaziantep'in Karkamış ilçesi. Gılgamış da Sümer diliyle ''Sha Nagba İmuru'' yani ''Her şeyi görmüş olan bir kral'' mış. Bilginin peşinde, ölümsüzlüğün peşinde, gözü kara bir kral. Bundan sonrası bizzat Sümerlerin bulduğu yazıyla, on iki kil tablete yazılmış bir destan. Günümüze ancak yüzde altmışının ulaştığı, tarihin ilk yazılı destanı. Tüm din kitaplarına ilk örnek olan yarı şiirimsi bir hayat öyküsü. Gılgamış, inanılmaz badireler, acılar atlatıp, Utnapiştim'i buluyor ve nihayet ölümsüzlük otuna ulaşıyor, ancak Gılgamış otu yemeden, onu bir yılan kapıp denizlere dalıp gidiyor......Gılgamış, ölümsüzlük otunu yiyemiyor ama Uruk'a dönerken, bu arayış öyküsünün, ona öğrettiklerinin gerçekten aradığı esas şey olduğunu anlıyor..... Yani fark ettiği,ölümsüzlük kadar önemli olan şey neymiş biliyor musunuz? Neyse ki, bunların yazıldığı tablet kaybolmamış

Gılgamış diyor ki..... Acele etme, kendini zamanın akışına bırak , o zaman kaderini ters yüz edecek ve daima başlangıç noktasında duracaksın. Soluğunu, doğanın soluğuna kat, birlikte yaşa ve iz bırak.

On iki kil tablete, Akad çivi yazısıyla yazılmış, tarihin bilinen en eski yazılı destanı bu. Bir nevi hayatın sırrı....

Cosmos ne diyor?


Evrenin yaşı 14 milyar yıl. Dünyamız, canımız, ciğerimiz, evrene göre daha genç, sadece 4.5 milyar yaşında. ilk canlı aminoasit formunun oluşması, organik bir canlının, ilk atamızın dünyayla kucaklaşması 4 milyar yıl önce.....defalarca yok olan türler sonrası ilk insan, 2 yüz bin yıl önce ayağa kalkmış ve yürümüş.....Sonsuza dek yürüyüp gidecek mi? Maalesef hayır, evrenin bir döngüsü var, bir kaç milyar yıl sonra (biz sonunu daha önce getirmezsek) güneşimiz sönecek ve cüce bir kırmızı gezegene dönüşecek, ondan önce mutlaka yaşanacak başka dünyalar bulmaları lazım. Neyse o durum, o tarihte yaşayanların sorunu. Bizim sorunumuz, sorumuz neydi? Hayatın anlamı ne?

Başka bir dünya olmayabilir, varsa da gitmek imkansız olabilir, daha doğrusu şu anda bulunduğumuz insan formunda gidemeyebiliriz. Cosmos Belgeselini izlerseniz, kayaların içine saklanmış bakteriler olarak uzay boşluğunda uçabilir, gezegenlerle çarpışabilir, eğer orada su varsa, o suda tek hücre olarak evrimleşmeye başlayabilir, bir kaç milyar yıl sonra da insan formuna dönüşebiliriz.

İmkansız mı? Hayır, imkanlı.... Ama senin, benim, onun ömrü bunları görmeye yetmeyecek. Gılgamış, ölümsüzlük otunu kaptırdı ama bize çok değerli bir sır bırakarak öldü. Biz de öleceğiz. Ama ölmeden önce Gılgamış'ın dediklerini yapalım. Ne yaşarsak yaşayalım, yolumuza ne çıkarsa çıksın, yavaş ve derin nefesler alalım, yavaş yaşayalım, çevrenin farkında olalım......

...Hadi kolay gelsin. Bir şiir yazayım, Cosmos'u araştıranlara, küçük soluk mavi gezegenimize ve Gılgamış'a ithaf edeyim......

HAYAT NEDİR Kİ?
Hayat nedir ki dostlar?
Bazen bembeyaz bir kedi olur okşarsın
Beyaz bir kağıt yazarsın
Beyaz köpükler, vapurun ardındaki
Ulaşamazsın

Bazen simsiyahtır gece karası
Çözdükçe karışan arapsaçı
Hüzünlü, yaslı, endişeli
Arasında kaldığın mengenedir sanki

Bazen renksizdir, donuk, mat
Öylece hareketsiz, çokça çaresiz
Uykudur en yakın dost
Ve eller tonlarca ağırlıktadır
İki yanda yalnız, fersiz

Bazen kahkahaların taşıyorsa
Solukların serinse her zamankinden
Her yer çiçek, kelebek, çocuk, aşk
Rengarenktir bilesin
Gök kuşağıdır hayat
Böyle işte

Dönme dolap gibi renkten renge
Hani sorsaydı yukarıdan?
Ne renk istiyorsun diye?
Sana ne derdim, karışma bana

İnanmıyorum ben kadere
Sıradaki gelsin
Beyaz, siyah, mat, renkli
Hayat benim değil mi?

Feray Coşkun

Bİ DE BUNLAR VAR

0 yorum