hekimanne gezerken

Çığlık

15:58

Çığlığın karşısında durup renklere ve harekete bakacağım, sıkılmadan, sıkılmaktan, boğulmaktan korkmadan
Orjinal adı Skrik, sanat tarihindeki adı Boğuntu, benim bildiğim adı Çığlık. Çığlık bir resim. 1893'de Norveçli ressam Edvard Munch yapmış. Ben hangi çığlığı gördüm tam bilmiyorum, Oslo Ulusal Müzesi'nde sergilenen hangisi? Munch aynı tablodan dört tane yapmış. Taşbaskı, pastel, yağlıboya ve tempera yöntemiyle. Bundan oldukça yıl önceydi, Norveçli hastalara baktığım dönemler, bir öğleden sonraydı, gruptaki Türk arkadaşlardan birisiyle gitmiştik müzeye. Hatta giriş ücretini yüksek bulup, neredeyse dönecektik. Bu paraya akşam deniz kıyısında güzel bir balık yeriz diye düşünmüştük. Vakit dardı, tümünü gezemedim müzenin ama Çığlığın önünde öylece kalmıştım. Beğendim mi?, Şaşırdım mı?, Anlamadım mı? Bilmiyorum ne oldu. Ama daha sonraki yıllarda, ünlü ressamların tablolarını gördüğüm zaman hissettiğim heyecan dalgası vücudumu sarmadı. Öyle bir şey olsaydı hatırlardım. Sadece, zaten göğsümde ve midemde hep taşıdığım sıkıntı artmıştı. Sıkıntım artmıştı, çünkü bu tablo nevrozun sesiydi, görüntüsüydü. Adı üstünde dışavurumculuk (ekspresyonizm) akımının en ünlü tablosuydu Çığlık. Tablodan dışa vurulan duygu, tam da göğsümde yerini bulmuştu. Dört çığlıktan birisi müzayede yoluyla satılan en pahalı tabloymuş, 119 milyon dolara alıcı bulmuş. Tabloda bir adam, bir köprü, uzakta dağ, deniz, evler ve insanlar var. Oslofjord'e bakan bir köprüde, kenara yaslanmış bir adam, başını ellerinin arasına almış, gökyüzü kan kırmızısı, çevredekiler öylece duyarsız ve sessiz. Müzayedede satılan tabloda ek olarak, çerçevenin altında bir plakada sanatçının el yazısıyla yer alan bu şiir varmış. Çevirisi şöyle: “Yolun üzerinde iki arkadaşımla beraber yürüyordum / Güneş batmaktaydı – Gökyüzü kan kırmızısına döndü / Ve o an melankoli esintisini hissettim – Bekledim / Hareketsiz, ölümcül bir yorgunlukla – mavi-siyah / Fyordun üzerinde ve şehir Kan ve Alev Dalgaları / Arkadaşlarım yürümeye devam etti – Ben geride kaldım / Endişe ile titreyerek – Tabiatın yüksek çığlığını duydum - EM” Bir de diyorlarki resimde görülen koydaki akıl hastanesinden gelen çığlıklar Munch'u köprüde öylece durdurdu. O akıl hastanesinde Munch’un kız kardeşi de tedavi görmüş ve ölmüş. Her ne olduysa, ne onu orada durdurduysa.....Yıllar sonra, yıllar önceki kendimi hatırlarken aklıma geldi ''Çığlık'' ve kendimi aynen o tablodaki adam gibi hissettiğim günler. Bir daha Oslo'ya gidersem, daha bol vakitte gezeceğim müzeyi, Çığlığın karşısında durup renklere ve harekete bakacağım, sıkılmadan, sıkılmaktan, boğulmaktan korkmadan.

Bİ DE BUNLAR VAR

0 yorum