hekimanne'den cennetin anahtarı

Bana ne yapacağımı tarif etme

15:19

Cinselliğe ilk adım atmada kurala göre davranmazsan, kadının namusu gidiyor, erkeğinse elinin kiri.

Bana ne yapacağımı tarif ettiler. Sadece bana mı? Bütün kadınların bedenlerini, ruhlarını, enerjilerini, coşkularını nasıl kullanacaklarını, onlar daha küçücük birer kızken tarif etmeye başladılar. Oturmana kalkmana dikkat et, bacağını ört, hadi kardeşine bak, sofrayı kur, etrafı topla. Biraz daha hatlar belirginleşince, dışarı çıkma, temizliğe yardım et, yemeği karıştır, bol kıyafetler giy memen belli oluyor, yürürken kalçanı sallama, falan filan. Sosyoekonomik sınıf ve eğitim  düzeyine göre farklılıklar olsa da, bizim rolümüz bu ülkede üç aşağı beş yukarı aynı. Okumanı engellemeyen hatta destekleyen bir ailen olsa bile, mesleğin olsa bile, paranı kazansan bile rol dağılımı böyle. Bu rol dağılımının içinde bir de ucube bekaret kavramı var. Zaten cinselliğe ilk adım atmada kurala göre davranmazsan, kadının namusu gidiyor, erkeğin elinin kiri. Birinin erkekliğe ilk adımı sünnet, düğün dernek kutlanıp aleme ilan edilirken, diğerinin kadınlığa ilk adımı adet kanaması saklanıp gizleniyor.
Daha atalarımız avcı toplayıcıyken, roller eşitmiş, erkek dişi ortak avlanır, ortak paylaşırlarmış. Hatta bir süre kadın doğurabildiği için, bir kerte üstün sayıldığı dönemler olmuş. Sonrası yerleşik tarım dönemi, ne olduysa o süreçte olmuş, kadın tarlada ve evde kalmayı yeğlemiş. Özgürlüğümüzden ilk ödünü bundan yaklaşık sekiz bin yıl kadar önce vermişiz. Üstelik hayatın bu şekilde devamından hoşlanmışız. Giderek artan yükü itirazsız kabullenmişiz. Ta ki yük altında belimiz çatırdıyana, ruhumuz kanayana dek. O zaman ne olmuş dersiniz. Bir başka kadın, yüke itirazı olan kadının yerini almış. Ya da bu itirazlar babanın, abinin veya kocanın kaba kuvvetiyle susturulmuş.
Erkek egemen düzen, kadından nemalanması sona ermesin diye kadın rekabetini öyle bir duruma getirmiş ki. Hale itiraz ederse, sırada Jale var, o istemezse Lale......Emine, Hatice, Fatma için de durum farklı değil
Sofrada baş köşe erkeğe ayrılmış, yemeğin en lezzetli kısmı onun tabağına konmuş. Sözünün üstüne söz, başının üstüne taş konmamış. Zaten bin yıllardır kollektif bilinçte yer alan bu rol, şarkılarda, filmlerde ve reklamlarda desteklenmiş. Erkeklerin ve erkekleşmiş kadınların elindeki büyük güç kapitalizm kadını işçi, eşya, köle, madde gibi sömürmüş ve sömürmeye devam ediyor. Ben çocukken ve genç kızken seyrettiğim Yeşilçam filmlerini hatırlıyorum da, sosyal içerikli olanlar, köylünün, işçinin, yoksulun sorunlarını anlatanlar dahil, kadının rolü namuslu kadın ve kutsal ana elbisesi içindeki o ikinci sınıf roldü, egemenler ezilenleri savunurken bile kadını eziyorlardı. O yıllarda, bu sinsiliği fark etmezdim ve göz yaşları içinde seyrederdim o filmleri.
Sonra okudum, bizim evde erkek yoktu, babam ben çocukken ölmüştü, üç kız kardeştik ama çocukluğu ve genç kadınlığı boyunca kendini ikinci sınıf hisseden annem, geçmişe olan tüm öfkesiyle erkek rolüne soyundu. Bu daha da kötüydü, kontrolü elinden kaçırma korkusu onu her gün biraz daha despot yaptı. Ve yıllar sonra maalesef aileye kendi ellerimle soktuğum erkek, tam kanser hücresi gibiydi, kurtulmaya çalıştıkça bulaşan ve yayılan. Yani kısaca yıllarca bana ne yapacağım tarif edildi. Kollektif bilincim zaten bu rolle yüklüydü, gerçi bu bilinçte özgür kadın, bilge kadın, kendi yaşam alanına kendi karar veren kadın, cinselliği seven ve doyasıya yaşayan kadın modelleri de vardı ama yaşanan kültür hangi modeli besliyorsa ipler onun eline geçiyordu. Dinin kadına bakışına gelince, o yok zaten. Kadına bakış olabilmesi için onun varlığının kabul edilmesi gerekir. Din kadını aynı tip, aynı renk örtünün altına saklıyor ve onu yok sayıyor. Yok saya saya, emeğini ve bedenini sonuna kadar sömürüyor.
Tablo bizim için bu kadar karanlık. Ancak bu zifiri karanlığın içinde ateş böcekleri gibi bireysel kurtuluşlar yok değil. Yeterli sayıda olmasa da, kadının rolünü yeni baştan yazan kadınlara haydi diyorum, savaşın, içinizdeki vahşi kadını çıkarın, rolünüze kendiniz karar verin. Daha söylenecek çok şey var, haydi kadınlar susmayın söyleyin. Kızlarım size sonsuz teşekkürler, tekrar dönüp içimdeki kadını bulmamdaki en büyük hazinelerim.... kızlarım.....

Bİ DE BUNLAR VAR

0 yorum