hekimanne gezerken

Gözyaşlarından oluşan nehir

15:56



Öylece, başım arabanın camına dayalı, hayal, gerçek, rüya arası bir durumdaydım. Gözlerim ne kapalı, ne de açık, işte tam da o aralıktan, sanki orta dünyaya ait bir şeyler gördüm. Yolun iki tarafında hafif meyilli, çoğunlukla düz bir platoya yayılmış garip şekilli taşlar. Şapkaya, kediye, pipoya, üst üste dizilmiş tabaklara, sana, bana benzeyen yüzlerce kaya. Aniden uyandım, bunlar da ne derken, oradan geçip gittik. Bırakır mıyım bu orta dünyayı? Aynı yoldan dönerken, uzun uzun inceledim.
Peki, bunlar ne? Burası neresi?
Çine'den Muğla yönüne giderken, sanki üst üste yığılmış kayaların oluşturduğu bir koridordan geçiyorsunuz. Daha doğrusu, bir vadi burası. Beşparmaklar'dan, Gökbel dağına ve Madran'a uzanan gnays kayaların oluşturduğu bir vadi. Anadolu'nun en eski kayalarıymış, bir milyar yaşındalar. Aslında milyarlarca yıl esen rüzgarlar ve yağışlar, fosil taşları bugünkü haline getirmiş. Bu vadinin bilimsel açıklaması bu kadar.


Efsaneler ne diyor?

Yöre halkının Çine Çayı dediği Marsyas (Marcyas) Çayının ve çevresindeki kayaçların hikayesi şöyle. Marsyas bir satyr, yani yarı insan yarı keçi.

Milattan önce 4000 lerde, Athena'nın Büyük Menderes Çayı'nın uzun sazlarından yaptığı, sonrada çalarken çirkin oluyorum diye fırlatıp attığı flütü, Marsys bulur. O kadar güzel çalar ki, bu şöhreti kısa zamanda Apollo'nun kulağına gider. O da çok güzel lir çalarmış, kazanacağından emin, gel yarışalım der. Hakem de, Frigya'nın ünlü kralı Midas. Midas ikisini de dinler, Marsyas'ı beğenir. Apollon yenilgiyi hazmedemez tabii ve Marsyas'ı kayalıkta bir zeytin ağacına astırıp diri diri derisini yüzdürür ve çeşitli işkencelerle öldürtür.

Marsyas'ın ölümüne üzülen kayalar ağlamaya başlarlar ve kendi gözyaşları kendi bedenlerini oyar (bu arada yöre halkı bu kayalara suçıkan kayalıkları diyor ama şu anda herhangi bir yerden su çıktığı falan yok)  Bir başka söylenceye göre flüt ustasına üzülen sanat perileri Müzler,öylesine ağlamışlardır ki, gözyaşları dağların arasından akıp, kayaları oymuş ve Marsyas ırmağını oluşturmuştur. İşte günümüzde Büyük Menderes nehrine dökülen bu çaya Çine Çayı deniyor. Neredeyse dört yüz km. uzunluğundaki bu çayın geçtiği vadiye de Gökbel vadisi deniyor. Yani ya Müzler ağlamış ya da kayalar.....Ahh Marsyas ahh...

Uzaklardan bir efsane
Bir Amerikan efsanesine göre de, dev bir oduncu ve aynı devlikte mavi bir öküz arkadaşı var. Oduncunun adı Paul Bunyan. Oduncu ve arkadaşı mavi öküz, hem insanlara yardım ederler, hem de birbirleriyle şakalaşırken tabiata yeni şekiller verirler. Hatta Walt Disney, bu efsaneyi çizgi film yapmış, You tube' dan seyredebilirsiniz. Tabii onlar Amerika kıtasını şekillendiriyorlar . Bizimkileri kimin ya da neyin şekillendirdiğini yukarıda anlattım. Ya rüzgar, yağış, vs. inanırsınız, ya da Marsyas'a ağlayan sanat perileri'nin gözyaşlarına. Şahsen ben ikinciye daha yakınım.

Bİ DE BUNLAR VAR

0 yorum