hekimanne'den cennetin anahtarı

Zordakilere sesleniyorum

15:22

 Sizin için zor olsa bile çocuklarınızı güzel günler bekliyor

Florina- Ata yurdum

Bu savaşlar, gidişler, kaçışlar, göçe zorlanışlar, yeni hayatlara atılan zor adımlar benim de başımdan geçmiş. Şahsen benim değil tabi,yani dedemin, zaten bu ülkede yaşayan bir çok kimsenin benzer hikayesi var. Bizler çökmüş bir imparatorluğun enkazının altında kalmış bir neslin çocukları, torunlarıyız.
Bir Hüzünlü Hikaye
Bir anne baba varmış, ufak tefek, sarışın, mavi yeşil gözlü. Florina diye bir kent var Batı Makedonya'da, ortasından nehir akan, yeşil küçük bir şehir, bir zamanlar orada otururlarmış. Soyları sopları ne zaman oraya yerleşmiş bilmem. Bir otel işletirlermiş zamanında, Letafet Oteli. Üç tane de oğulları varmış, oğullar büyümüş, ikisi okumuş, biri asker, diğeri bankacı olmuş. Bankacı o zamanın Ziraat Bankası olan İtam Bankası müdürü olarak Selanik'de çalışırmış. Asker olan da savaşıyordu herhalde. Okumayan, otel işletmekte babasına yardım eden küçük oğlan, benim dedem. Kendisini görmediğim, sarı saçları renkli gözleri ve hayatta kalma becerisini bize miras bırakıp giden dedem. Hepinizin bildiği Osmanlı'nın çöküşü, ve Balkanlar'ın ters göçü sırasında genç bir yeni yetmeymiş. Rumlar evlerinden barklarından sökülüp gönderilmişler ya, işte aynısı bizimkilerin başına da gelmiş. Gelmişler gelmesine de para yok, iş yok, ev yok, toprak yok, tanıdık yok, akraba yok, anılar yok. Yaşlı yürekleri dayanmamış otelci göçmen karı kocanın, bir kaç ay arayla göçüp gitmişler. Belki vatandaşı oldukları ülke ama tanımadıkları yabancı topraklara gömülmüşler. Okumamış tembel oğlan tek başına kalakalmış. Üstelik kardeşler birbirlerinin izini kaybetmişler. Dedem ne yapabilir, mesleği yok, çiftçilikten anlamaz, üstelik toprağı yok. Biraz da tembel sanırım. Kuyu açmaya başlamış, bildiğimiz su kuyusu, artezyen kuyusu. Sanırım iptidai şartlarda, bu arada kocası Kurtuluş Savaşında ölmüş bir hanımla tanışmış, evlenmişler, üst üste üç çocukları olmuş. Kuyu açmaya devam eden genç adam, soğuk bir gün açtığı kuyuya düşmüş, artık sarhoş muydu, kaza mıydı? Bilen, gören yok, yorumlar şehir efsanesi. Bulunmuş tabii de, olayı takip eden zatüre sonucu otuzlu yaşlarındayken ölüp gitmiş. Henüz büyük oğlu yedi yaşında, kızı kırk günlükmüş. İşte o yedi yaşındaki garip oğlan, hayata neredeyse beş sıfır yenik başlayan oğlan benim babam. Yeni bir yaşam savaşı başlamış, okuma yazma bilmeyen bir kadın ve üç küçük çocuk. Bu kaostan çıkmış benim babam. Okumuş, meslek sahibi olmuş, merhametli olmuş, yardımsever olmuş, demokrat olmuş. Ama zorlu yıllar, sağlığını almış elinden, ben küçücükken veda etti gitti bizlere.
Babam bu ülkeye küsmemişti, hayal kurmaktan vazgeçmemişti, hayatta kalmayı başarmış üstelik bana ve ablalarıma can vermişti.
Ve sizler 
Keşke olmasa ama her coğrafyada benzer acılar var. Lütfen kendinize acımayın, merhamet dilenciliği yapmayın, sürekli bulunduğunuz durum için başkalarını suçlamayın, daha iyiye doğru kendinize yatırım yapın, ırkçı olmayın, ümmetçi olmayın, mezhepçi olmayın, şiddete yönelmeyin, şiddet örgütlerinin oyuncağı olmayın, hadi kalkın artık, kendinize çeki düzen verin, sizin için zor olsa bile çocuklarınızı güzel günler bekliyor.


Bİ DE BUNLAR VAR

1 yorum

  1. Ümitlerimiz hiç bitmeyecek... İnsanlar nelerden ne zorluklardan çıkabiliyor. Bunu hatırlattığın için teşekkürler dostum.

    YanıtlaSil