hekimanne'den cennetin anahtarı

Genç olsaydım, Türkiye'den gider miydim?

15:47


Her zaman bireyi ön planda tutan bir anlayışım olmuştur. Toplumsal değerlerin ve ahlakın ne
olduğunu, küçücük bir çocukken babamdan öğrenmeye başladım. Sevgi ve saygıyla karışık yumuşacık bir eğitmendi o. Henüz ben ilkokuldayken ölünce, hayat konusunda bocaladım tabii. Madden ve manen bocaladım. Babam yoktu ama ben kendimi, garip bir huzurla bir bütünün parçası olarak kabul ediyordum. Çocuk ruhum, bu ülkede yaşamaktan, okula gitmekten, bayrağın göndere çekilmesinden, andımızı okumaktan, güler yüzlü bekçilerden, ramazan davulcusundan, mahallenin esnafından alışveriş etmekten, veresiye defterinden, kışları yaz meyvelerini özlemekten, TRT'den, Sümerbank'dan, PTT'den....çok ama çok mutluydum. Zenginler ve fakirler yine vardı. Aynı bakkaldan alışveriş edilir, çocukları aynı okullara giderlerdi. Ben hep devlet okullarında okudum. Öğretmenlere sonsuz güven ve saygı duyulan zamanlardı, eti senin-kemiği benim diye teslim edilirdik onlara. Gezmeler, eğlenceler, ibadetler, kılık kıyafetler...gibi şeyler ön planda değildi. Bunlar değildi insanı insan yapan değerler. Ekmeğe sonsuz hürmet vardı. Alın teri önemliydi.Mahallede bu Türk, şu Kürt, alevi, sünni, zengin, fakir ayrımı yoktu. İyi adam dendimi, işinde, gücünde olan, hak hukuk bilen kişi anlaşılırdı.
Mutlaka, tam tersi şeylerde oluyordu o esnada ülkede. Ama benim çocuk gözlerim, yakın çevresinde bunları görüyordu. Sonra zorlu bir eğitim süreci, özel hayat karmaşası, çocuk büyütme derken ve giderek yaş alırken, bir şeyler oldu. Yavaş yavaş, tek tek olduğundan, çok da rahatsız etmeden değerler değişti. Parçası olduğum bütün, otuz yıl içinde ellerimden kaydı gitti. 1980 lerin başında başlayan yıkım, öyle güzel örttü ki üstünü, sanata, eğitime, aileye, aşka, sofra adabına, alışverişe, yola yordama ve daha pek çok şeye vasıfsızlık hakim oldu. Vasıflı olmak, eğitim gerektirir, emek gerektirir, zaman, istek, yorulma, koruma kollama gerektirir. Zordur yani ve yeni nesil, vasıfsız olmanın dayanılmaz kolaylığı ve hafifliği ile tanıştı. Yine okuyorlardı, yine diplomaları vardı. Ezberci ve vahşi tüketicilerdi, sistem onları sevdi, onları ele geçirdi. Gerçekleri görmemeleri için kara gözlükler lazımdı, burada devreye din ve uyuşturucu TV programları girdi.
Ben vasıflı mıydım? Evet. Beni öyle kılan değerler, bir bir elimden giderken sustum mu? Evet. Hatta neler olduğuna aldırmadım mı? Evet.
Sonra bir gün anladım ki, o duyduğum derin özlem geçmişe, ölenlere, gençliğime değil. Duyduğum özlem bir bütünün parçası olmaya. Her şey bitti, mahvoldu derken, keşke genç olsaydım, Türkiye'den çıkıp gitseydim derken, çaresizlik içinde kişilerden, partilerden, bazı kurumlardan medet umarken, ben bir gün parktayken ve bunları düşünürken, omzuma iki genç el dokundu. Bana çay ve bisküvi ikram ettiler, ben onlara okuduğum kitaplardan verdim. Öte yanda bir pandomim sanatçısı vardı, ellerini kuş kanatları gibi yapıp özgürlüğü anlatıyordu. İki güzel genç kız yerdeki çöpleri topluyordu. Ben oturuyordum, çayımı yudumlarken, gördüm ki, duydum ki, hissettim ki parçası olduğum bir bütün var. Bu parçası olduğum devasa bütünlüğe isim de koydular, gezi ruhu dediler ona.
Kadını istemeyen, eğitmeyen, öldüren, kullanan, tecavüz eden, sömüren, ikinci planda gören, onu vasıfsızlığın en derinine gömenler iş başında yokken doğmuştum ben. Ben ailemde baş tacı edilmiştim, devletin okullarında hiç karşılıksız eğitilmiştim, kendime ve diğer insanlara değer vermek, saymak, tükettiğimden çok üretmek öğretilmişti bana. Ben bir cumhuriyet çocuğuydum, bir cumhuriyet genciydim ve bir cumhuriyet kadınıyım. Bu ülkeye, otuz üç yıldır aralıksız hizmet ediyorum. Türkiye'den gider miyim? Hayır. Çünkü gezi ruhunu gördüm, duydum, kokladım. Uzun zaman sonra bir bütünün parçası olduğumu hissettim. Kendi ülkemde, kendi toprağımda inandığımı ve düşündüğümü rahatça söyleyebildiğim bir bütünün parçası. İşte tam oradan kutluyorum cumhuriyet bayramınızı. Gerçekten kutlu olsun, yüreğinizde hissedin onu ve değerlerini.....

Bİ DE BUNLAR VAR

1 yorum

  1. Kadını istemeyen, eğitmeyen, öldüren, kullanan, tecavüz eden, sömüren, ikinci planda gören, onu vasıfsızlığın en derinine gömenler iş başında yokken doğmuşum ben de.. Bu ülkeye 30 yıl hizmet etmişim, karşılık almışım.. Çocuklarımı Atatürk sevgisiyle ve değerleriyle büyütmüşüm.. Gezi ruhunu koklamış, içinde olmuşum ailemle.. Evin en küçük oğlunu askere yollamışım, onun sağ salim dönmesi için dua etmekteyim an be an.. Yüreğimde hissediyorum cumhuriyetin değerlerini ve biliyorum ondan kolay kolay vazgeçmeyeceğimizi.. Bayramımız kutlu olsun..

    YanıtlaSil